Attila Gökçe’den Paris 2024 Olimpiyat Oyunları değerlendirmesi
11 mins read

Attila Gökçe’den Paris 2024 Olimpiyat Oyunları değerlendirmesi

Spor alanındaki yatırımlarımız, sporcu ve antrenör kalitemiz, şampiyonlarımız ve şampiyonluğa oynayan takımlarımızla… Organizasyonlarımız, deneylerimiz ve bilgi birikimimizle… Tesislerimiz, projelerimiz, bütçelerimiz ve sportif eğitim kurumlarımızla…

Gençlerimizle, yorgun yüreklerinden sevgi taşırıp tek ses ve tek nefesle “Türkiye!” diye bağıran milletimizle yaşadığımız olimpik heyecan, ne yazık ki altın madalya platformunda bize umduğumuzu vermedi.

Oysa çok iyi bir proje vardı devletin elinde. 2013’de Türkiye Olimpiyat’a Hazırlık Merkezleri (TOHM) gibi önemli bir proje hayata geçmişti. Zaman zaman karar merkezlerindeki destek ve kösteklerle bugünlere gelindi. TOHM başladığı zaman, diyetisyen, psikolog, fizyoterapist gibi 21 kişilik kadro ile hizmete girmişti.

Kurulan merkez sayısı 21 idi. Arada maceralı günler de var. Örneğin, Yasemin Adar’ın da katılarak dünya çapında başarı gösterdiği sadece kadınlara özel Edirne TOHM, bir ara kapatılmak istendi. Özellikle kadın güreşçilerimiz tedirgin oldular.

Ancak dönemin Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, uygulamayı sahiplenerek kadınların tarafında yer aldı. Dr. Osman Aşkın Bak’ın ilk spor bakanlığı döneminde (2017-2018) TOHM sıçrama yaptı. 2016 Rio Olimpiyat Oyunları’nda tertemiz, pırıl pırıl 8 madalya kazandık. Tokyo’da, ümit veren madalya tablosu ile (2 altın, 2 gümüş, 9 bronz, toplam 13) rekor kırarak umutlarımızı çoğalttık, iddiamızı yükselttik. Beklenti sınırlarımız ve katıldığımız spor dalları çoğaldı. Kadın sporcu oranımız arttı.

Paris 2024’e bu heyecanla koşa koşa geldik. Daha fazla altın, daha çok kürsü ve daha büyük başarı…

Olimpiyat Oyunları’nın son gününde ne olur bilemeyiz. Ancak sonuç ne olursa olsun, son güne gelene kadar sabırla beklediğimiz altın madalyaları bulamamak, bizde kesin bir hayal kırıklığı yarattı.

Oysa uluslararası araştırma kuruluşları, Türkiye’ye 4 altının da içinde bulunduğu madalya tahminleri yapmışlardı. O tahminleri tutturamadığımız gibi, yaptığımız hesaplarda da yanılgılara düştük.

Voleybol Milli Takımımız bize söz verdiği gibi madalya mücadelesi yaptı, kürsü maçları oynadı. Ama birçok sporcumuz, altın madalya beklediğimiz branşlarda, umulan başarıyı gösteremedi.

Judocularımız, Olimpiyat başlamadan önce müsabakalarını tamamlayıp, memlekete elleri boş döndüler. Güreşte, en umutlu olduğumuz sporcular, final şöyle dursun, repesajı (ek hak) elde ettiğinde avundu, hepimizi bronz ile teselli etmeye çalıştı. Ancak minder, tatami ve ringdeki temsilcilerimiz, güreş, taekwondo ve boksta maalesef müsabakanın gerektirdiği atılganlığı, oyunun içine girmeyi, puan almayı başaramadılar. Hedeflerine yakın sonuçlar alamadılar. Bazıları, bitiş gonguna kadar rakibinden uzak durmayı tercih etti.

Atletlerimiz, jimnastikçilerimiz, modern pentatloncularımız, yüzücülerimiz, atıcılarımız ve voleybolcularımız bu yazıdan eleştiri payı almasınlar. Ellerinden geleni yaptılar. Finale kalanlar, gelecek adına umut verdi.

Özetlersek, 86 ülkeden oluşan toplam madalya sıralamasında 3 gümüş 5 bronz ile 64. sırada kaldık.

Spor Hizmetleri Genel Müdürü Veli Ozan Çakır, oyunlar öncesi yaptığımız son konuşmada beklentiyi yükseltmemek adına, sadece hedefi söylemiş, bize 30. sırayı işaret etmişti. Tablo, hayal kırıklığının sayısal açıklaması olarak yeterli. Sözü uzatmıyoruz…

Elbette, sayın bakan ve diğer yetkililerin açıklamaları olacaktır. Futbolda yükselen popüler dalga, bu olimpik sorgulamayı unutturmamalı, ihmal ettirmemelidir. En kısa zamanda, tüm uzmanların katılımı ile “olimpik çalıştay” düzenlenmelidir.

Hayal kırıklığı, sürdürülemez!

Kuzey’deki şampiyon

Kuzey Tunçelli, beni taa 44 yıl öncesine götürdü. 20 yaşındaki Vladimir Salnikov, dünya rekorunu kırarak 1500 metrede 15 dakikanın altına inen ilk yüzücü olmuştu: 14:58:27. Aynı sportif heyecanı bana Kuzey yaşattı.

Fenerbahçe’nin 1500 metredeki süper yüzücüsü Kuzey Tunçelli, beni taa eskilere, 44 yıl önce Moskova Olimpiyat Oyunları’nda tanık olduğum rekora götürdü. 20 yaşındaki Vladimir Salnikov, dünya rekorunu kırarak 1500 metrede 15 dakikanın altına inen ilk yüzücü olmuştu: 14:58:27. Aradan 44 yıl geçti. Aynı sportif heyecanı bana Kuzey Tunçelli yaşattı.

Cumhuriyetimizin olimpik yüzme finallerine gönderdiği ilk yüzücü 16 yaşındaki Kuzey Tunçelli, Kocaeli’de başladığı yüzmeyi, hocası Aykut Çelik’in çabaları ile evrensel değerlere ulaştırdı. Ülkeyi aşan bu kronometre başarısı, havuzda büyük umut yarattı. Kuzey Tunçelli, lise 2. sınıf öğrencisi. Aykut Çelik, “Antrenörlük hayatımda böyle sporcu görmedim. Biz Kocaeli Yıldızlar Kulübü’nde 4 yüzücü yetiştirdik. Şu anda Kuzey, bunların önüne geçti” diyor. Salnikov, 15 dakikanın altına indiğinde 20 yaşındaydı. Dikkatinizi çekerim: Kuzey, o günkü Salnikov’dan 4 yıl daha, yani bir olimpiyat daha genç!

Yüzme Federasyonu Başkanı Erkan Yalçın, şunları söylüyor:

“Kimse şaşırmasın. Kuzey Tunçelli, Los Angeles’ta 800 ve 1500 metrede altın alacak. Kuzey’in şu andaki derecesi, 14:41. Ama kronometreyi 14:30’a indirmek için müthiş bir potansiyeli var”. Başkanın tahminine göre, Kuzey, Los Angeles’ta 14:38 yüzecek. Ancak bu derece Paris’te Amerikalı Bobby Finke’nin 14:30:67’lik altın madalya performansının yanında yeterli olmayabilir. O nedenle Kuzey’in Los Angeles’a kadar, belki de 14:20’nin altına düşecek bir kronometreyi yakalaması gerekiyor.

Peki nasıl olacak? Kendilerini, evin tek çocuğuna adamış anne Oylum Hanım ve baba Melih Bey’in destekleriyle, acı çekerek, yorulup tükenerek, sürekli çalışarak ve iddiasına uygun hocalar ve yarışlarla hazırlanarak. Gerekirse ta Amerika’ya kadar uzanıp, üniversite hocalarından özel dersler alarak. Kim bilir, belki de o üniversite hocalarından biri, federasyon tarafından sözleşme ile Türkiye’ye davet edilir ve hem yüzücü hem de antrenörlere yüksek rekabet ortamı için gereken sırları verir. Aykut Çelik de, kariyerini erken emekliliğe bağlamış: Kuzey uğruna 1989’dan beri yaptığı antrenörlüğü asıl işi bellemiş. O da kendini adayanlardan biri. Bugün 58 yaşına. Eninde sonunda sporcusunun olimpiyat altını takacağına inanıyor.

Yüzme Federasyonu, A klas yüzücüsü için Fenerbahçe’ye ve milli takıma yaklaşık 4 milyon liralık destek sağlıyor. Yüzücümüz ise, teşkilattan 16000 TL destek alıyor, Fenerbahçe de kendisine yaklaşık 2 asgari ücret tutarı maaş ödüyor. Özetle, Kuzey için maddi ve manevi enerji kaynakları mevcut. Hele ikincisi, bizi de yeşertiyor.

Kuzey Tunçelli, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün yüzücüsü. Çalışmalarını Aykut Hoca ile yürütüyor. Tembel tarafları da var. Örneğin, antrenmandan sonra soyunma odasından en son çıkan sporcu. Evin tek çocuğu olduğu için, arkadaşlarıyla “mavra” yaparak kardeş özlemini gideriyor.

Hemen her yüzücüde gördüğümüz Amerikan rüyası onda yok. Yakınları “liseyi bitirir, burada bir üniversiteye gider” diyorlar. Galiba, biraz da ana kuzusu. Aslında o, hepimizin yavrusu…
O zaman, tüm anneleri ve babaları da sevindirsin.
Biz ağlamaya hazırız!

Erkan Yalçın: ‘50 metre yüzerim’

Olimpiyat Oyunları’nda biraz da eğlence var. Gazeteciler arasında dayanışmanın başka bir yansıması. Yorgunluktan tebessüm arayan bir dostum, “Sen Yüzme Federasyonu Başkanı Erkan Yalçın’ın, yüzme bilmediğini biliyor musun?” diye sordu. Ben de laf olsun diye, “Biliyorum, n’olmuş!” dedim.
Hakçası, dayanamadım. Bu soruyu, bizzat Erkan Yalçın’a sordum; “Yahu ne önemi var!” diye tavır aldı. Sonra da ortak dostumuzun kim olduğunu sordu. Söylemedim elbette.

Şöyle devam etti: “Bana değil, yüzücülerime baksınlar. Bir olimpik havuzda, gidiş-geliş, denizde gidiş-dönüş, 50 metre yüzerim. Elbette Seine Nehri’nde kulaç atacak halim yok!”

Bu işte gizli bir oyun mu var?

Tanıdığım en önemli spor adamlarından biri olan değerli dostum Yusuf Taşkan, Paris’ten gelen olumsuz sonuçlar için adeta isyan ediyor.
Hakemlerden, hakem kararlarından şikayeti var:

“Taha Akgül, Busenaz Sürmeneli ve Buse Naz Çakıroğlu’nun Paris’te kazanacağı 3 altın madalya, hakemler tarafından resmen çalındı. Taha Akgül-İranlı Zare yarı final maçına objektif bakalım. 2 dünya şampiyonunun denk bir güreşi var. Maç 1-1… ikisi de 30 saniye ihtar puanı aldı. Bariz bir üstünlük yok, kaçma yok. Denk güreşte hakem olarak, sen güreşçileri uyar, ama böyle puanla sonuca etki etme, devreye girme. İşte bu nedenle güreşi kimse seyretmiyor”.

Taşkan, IOC’nin resmen Türk karşıtlığı yaptığına inanıyor. Buse Naz Çakıroğlu, finale kadar 5-0 galibiyetlerle, puan vermeden geldi. Ama, Taşkan’a göre “kukla hakemler maçı resmen Çinli’ye verdiler”.

Maç sonrası Nazım Hoca, acı gerçekleri açıkladı. İsteyen bir dinlesin. Maalesef, önce trans boksörler ile Busenaz Sürmeneli ve Esra Yıldız’ın altın madalyasını ahlaksızca çaldılar. Cuma gecesi de, Taha Akgül ve Buse Naz Çakıroğlu hakem kurbanı oldu.

Yusuf Taşkan’ın Paris’te takıldığı şeyler de var. Tartışmak ve araştırmak gerekiyor. Türkiye’nin İsrail’e karşı tutum alması, Avrupa’da rahatsızlık yaratmış olacak ki, oyun Türkiye karşıtı kuşkular barındırıyor. Eleştiriler IOC’ye kadar uzanıyor.
Siyaset ve diplomasi yüzünden, olimpiyat idealine de gölge düşüyor!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir